RANT VE İHALELER: HALKIN EMEĞİ ÜZERİNE KURULAN SERVETLER

02.03.2025 - Pazar 13:01

Ekonomik büyüme, refah ve kalkınma söylemleriyle yönetilen ülkelerde, bazı kişiler inanılmaz servetlere ulaşırken, halkın büyük bir kesimi yoksullukla mücadele ediyor. Çalışarak, üreterek, alın teri dökerek zenginleşmek yerine, rant ve kamu ihaleleri üzerinden servet devşirenler giderek artıyor. Kamu kaynakları, adeta bir avuç insanın özel kazanç kapısına dönüşmüş durumda. Peki, bu sistem nasıl işliyor ve toplum üzerinde ne gibi etkiler bırakıyor?

Kamu Kaynakları Kimlerin Cebine Akıyor?

Halkın vergileriyle oluşturulan devlet bütçesi, kamusal hizmetler için kullanılmak yerine belirli kişilere rant sağlamak amacıyla yönlendiriliyor. Kamu ihaleleri, adrese teslim projeler, usulsüz özelleştirmeler ve şişirilmiş maliyetlerle yapılan yatırımlar, ekonominin belirli kesimler için nasıl bir kazanç kapısına dönüştüğünü açıkça ortaya koyuyor.

Bu sistemin işleyişi oldukça basittir:

1. İhaleler belirli kişilere verilir. Kamu ihaleleri, rekabetin olmadığı veya göstermelik tekliflerle belirli şirketlere yönlendirilir.

2. Projeler düşük maliyetle alınır, şişirilmiş fiyatlarla satılır. Gerçek maliyeti 100 milyon olan bir proje, halka 500 milyonmuş gibi sunulur ve aradaki fark rantçıların cebine gider.

3. Kamu arazileri ucuza kapatılır. Değerinin çok altında fiyatlarla satılan araziler, kısa sürede fahiş fiyatlarla özel şirketlere devredilir ve halkın ortak mülkü birkaç kişinin servetine dönüşür.

4. Sistemi eleştirenler susturulur. İhale süreçleriyle ilgili eleştiriler ya görmezden gelinir ya da "kalkınma" söylemleriyle meşrulaştırılmaya çalışılır.

Bu düzenin sonunda olan yine halka olur. Halkın parasıyla yapılan projeler, halka yüksek fiyatlarla satılır. Yani, hem vergilerle ödenir, hem de kullanırken tekrar ödeme yapılır.

Belediyeler ve Yolsuzluk: Rantın En Büyük Kaynağı

Rant ve ihale oyunlarının en büyük merkezi belediyelerdir. Kamu projelerinin büyük kısmı belediyeler üzerinden yürütüldüğü için, yerel yönetimler rant ekonomisinin en kârlı alanlarından biri haline gelmiştir.

Belediyelerdeki Yaygın Yolsuzluk Yöntemleri:

İmar Rantı: Belediye meclislerinde belirli kişilere özel imar değişiklikleri yapılarak, arsa ve binaların değeri katlanıyor. Küçük bir tarla, imar izniyle milyon dolarlık araziye dönüşüyor.

Şişirilmiş İhaleler: Kaldırım taşı döşemekten çöp toplama ihalesine kadar her alanda belediye bütçesi, belirli şirketlerin kasasına akıyor.

Belediye Arazilerinin Peşkeş Çekilmesi: Kamuya ait değerli araziler, yok pahasına özel şirketlere satılıyor. Daha sonra aynı arazi, birkaç yıl içinde katbekat yüksek fiyata el değiştiriyor.

Danışmanlık ve Hizmet Alımları: Belediyeler, gereksiz hizmet alımlarıyla kasayı boşaltıyor. Örneğin, milyonlarca liralık "danışmanlık" sözleşmeleri yapılıyor ama ortada hiçbir hizmet yok.

Bu yöntemlerle milyonlarca yıl lira belediyelerin kasasından çıkarak, belirli kişilerin servetlerini büyütüyor.

Gerçek Örnekler: Belediyelerdeki Rant Skandalları

1. Lüks Konut Projeleri ile Halkın Arazileri El Değiştiriyor
Birçok büyükşehirde, düşük gelirli vatandaşların yaşadığı bölgelerde belediyeler imar değişiklikleri yaparak, bu bölgeleri lüks konut projelerine açıyor. Sonrasında bu konutlar, fahiş fiyatlarla satılarak büyük bir servet oluşturuluyor.

2. "Hizmet" Adı Altında Yağmalanan Bütçeler
Belediyeler, gereksiz projeler üreterek kasalarını boşaltıyor. Örneğin, aynı kaldırım taşı üç kez döşeniyor, gereksiz peyzaj çalışmaları adı altında milyonlarca lira harcanıyor.

3. Ulaşım ve Trafik Projeleri ile Kasa Dolduruluyor
Birçok belediye, toplu taşıma ve otopark sistemlerini özel şirketlere devrederek vatandaşlardan ekstra para alıyor. Ancak toplu taşıma iyileşmediği gibi, halk daha fazla ödeme yapmak zorunda kalıyor.

Halk Yoksullaşırken Birileri Zenginleşiyor

Bu rant düzeninin en büyük mağduru elbette ki halktır. Vergisini düzenli ödeyen, emeğiyle geçinen, yıllarca çalışıp bir ev veya araba almayı hayal eden insanlar, her geçen gün ekonomik sıkıntılarla boğuşurken, kısa sürede servet sahibi olan belli bir kesim lüks içinde yaşamaya devam ediyor.

Bu sistemin yarattığı adaletsizlik şu şekilde özetlenebilir:

Geçilmeyen köprüye, kullanılmayan yola para ödeniyor. Kamu-özel iş birliği projeleriyle, halkın parası uzun vadeli sözleşmelerle özel şirketlere aktarılıyor.

Vergiler artıyor, ama hizmet kalitesi düşüyor. Devletin kasasından milyarlarca lira belirli kişi ve şirketlere aktarıldığı için, sağlık, eğitim ve sosyal hizmetlere ayrılan bütçe azalıyor.

Ekonomik fırsat eşitsizliği büyüyor. İhaleler sadece belirli çevrelere açıldığı için, küçük işletmeler ve bağımsız girişimciler rekabet edemez hale geliyor.

Yolsuzluk ve Rant Düzeni Nasıl Son Bulur?

Bu adaletsiz düzenin sona ermesi için, kamu yönetiminde şeffaflık, hesap verebilirlik ve halkın denetimi şarttır. Peki, bunu sağlamak için hangi adımlar atılmalıdır?

1. İhale süreçleri şeffaf hale getirilmeli. Tüm kamu ihaleleri, bağımsız kurumlar tarafından denetlenmeli ve tüm veriler halka açık olmalıdır.

2. Rant ekonomisine son verilmeli. Kamu kaynakları, halkın refahına hizmet edecek şekilde kullanılmalı, özel kişi ve şirketlere rant sağlayan düzenlemeler kaldırılmalıdır.

3. Bağımsız denetim mekanizmaları oluşturulmalı. Kamu bütçesiyle yapılan tüm harcamalar bağımsız denetim kuruluşları tarafından izlenmeli ve raporlanmalıdır.

4. Yolsuzluğa sıfır tolerans politikası uygulanmalı. Devlet kaynaklarını kişisel servet haline getirenlere ağır cezalar verilmeli, bu tür suçlar affedilmemelidir.

Sonuç: Halka Ait Olan, Halka Dönmelidir!

Bugün yaşanan gelir adaletsizliğinin en büyük sebeplerinden biri, devletin ve belediyelerin kaynaklarının eşit şekilde dağıtılmaması ve rant düzeninin hâlâ devam etmesidir.

Gerçek refah, birkaç kişinin cebini doldurmasıyla değil, halkın adil bir şekilde payını almasıyla mümkündür. Halka ait olan, halka dönmelidir!

YORUM YAZ