26.12.2024 - Perşembe 08:56

Özgür Özel’in "Sokağa çıkmanın ve hakkını almanın zamanıdır" sözleri, ilk bakışta güçlü ve kararlı bir lider söylemi gibi görünebilir. Ancak bu sözler, altı boş bırakıldığında, halkın güvenini istismar eden, umutlarını sömüren tehlikeli bir manipülasyon haline gelir. “Bir milyon kişi meydana iner rejim değişir” demek kolaydır; peki ya o meydana inen milyonların hak ettiği gelecek için bir planın var mı? Yoksa bu sadece, birkaç gazete manşeti ve sosyal medya paylaşımı için halkı ateşe atmak mı?

Evet, meydanlar tarihte birçok dönüşüme sahne olmuştur. Ancak her meydan hareketinin arkasında güçlü bir irade, kapsamlı bir strateji ve somut bir hedef vardı. Senin neyin var? Büyük laflar eden bir siyasetçi olmanın ötesine geçip, halkı temsil eden bir lider olabilecek misin? Çünkü liderlik, sadece slogan atmakla değil, bu sloganların altını dolduracak eylemlerle ölçülür. Eğer bu söylediklerinin arkasında bir plan yoksa, halkı meydanlara çağırman sadece bir sorumsuzluk göstergesidir. Unutma ki, halk bir kez hayal kırıklığına uğrarsa, bunun bedelini ödeyen yalnızca sen değil, tüm toplum olur.

Boş Vaatler Halkı Yoruyor

Bugün toplumun sabrı tükenmiş durumda. İnsanlar, kuru vaatlere, boş sloganlara, gösterişten ibaret çıkışlara doymuş durumda. "Rejim değişecek" diyorsun, peki bu değişimi nasıl sağlayacaksın? Bir planın var mı? Yoksa meydanlara dökülen insanlara, sadece onların öfkesinden faydalanmayı mı planlıyorsun? Eğer meydanları bir oyun sahası gibi görüyorsan, o sahada kaybeden sadece sen değil, toplumu daha büyük bir hayal kırıklığına sürüklersin.

Meydanlar güçlüdür, ama bu güç kontrolsüz bırakılırsa kaosa dönüşür. İnsanları meydanlara çağırmadan önce, o meydanların ne için var olduğunu iyi anlamak gerekir. Meydanlar, toplumsal değişimin değil, umudun ve çözümün merkezi olmalıdır. Eğer bu meydanlar, halkın taleplerini karşılayamayacak bir vizyonsuzluğun aracı haline gelirse, insanlar yalnızca haklarını kaybetmekle kalmaz, aynı zamanda geleceğe dair inançlarını da yitirir.

Halkı meydanlara çağırmak, onları ateşe atmak değildir. Bu çağrıyı yapan herkes, olası sonuçların sorumluluğunu taşımak zorundadır. Özgür Özel’in çağrısı, şimdilik yalnızca dikkat çekici bir söylemden ibaret. Ancak bu çağrı, halkın duygularını manipüle etmekten başka bir şey değilse, bunun faturasını kim ödeyecek? Sen mi? Yoksa meydanlarda umutla toplanan milyonlar mı? Unutma, slogan siyaseti kısa vadede alkış toplar, ama uzun vadede sadece hayal kırıklığı ve güvensizlik bırakır.

Bir lider, meydanlara çağırıyorsa, bunun bedelini ödeyebilecek cesarete ve sorumluluğa da sahip olmalıdır. Bugün Özgür Özel’in yaptığı çağrı, sadece bir siyasi manevra mı, yoksa gerçekten halkın taleplerini karşılayacak bir değişimin habercisi mi? Eğer bu çağrı, kuru bir gürültüden ibaretse, meydanlarda toplanacak olan şey halkın umutları değil, hayal kırıklıkları olacaktır. Ve halk bir kez hayal kırıklığına uğradığında, değişen rejim değil, o liderlere olan güven olur.

Siyaset cesaret ister, ama bu cesaret kuru sloganlarla değil, somut çözümlerle gösterilir. Halk, boş vaatlerle değil, kendisini gerçekten temsil eden bir vizyonla harekete geçer. Özgür Özel’in meydan çağrısı, ya büyük bir dönüşümün başlangıcı olacak ya da siyasi bir hatanın acı sonuçlarını ortaya çıkaracaktır. Bu yüzden, meydanları çağırmadan önce, o meydanlara ne sunacağını iyi düşün. Aksi takdirde, tarih seni bir lider değil, halkın güvenini tüketen biri olarak hatırlayacaktır.

Naz Tuana Doğdu

YORUM YAZ