Bize Ne Olacak? – 16 Trilyon Dolarlık Ruhsal Savaşın Eşiğindeyiz

03.08.2025 - Pazar 16:44

Dünya, her yıl ruh sağlığına 5 trilyon dolar harcıyor.
Evet, yanlış duymadınız: 5 trilyon dolar.
Ve önümüzdeki beş yıl içinde bu rakamın 16 trilyon dolara çıkması bekleniyor.

Bu artık sadece bir sağlık istatistiği değil, bir insanlık alarmı.

Her geçen yıl daha fazla insan depresyonda, daha fazla çocuk anksiyeteyle büyüyor, daha fazla yetişkin panik atak geçiriyor.
Ve bu dalga sadece Batı’da değil, İstanbul’un ara sokaklarında da, Diyarbakır’ın mahalle aralarında da, Avrupa’nın iş merkezlerinde de büyüyor.

Peki ne oldu da, dünya insanı “yaşamak” için bu kadar çok ilaca, terapiye, yapay çözüme muhtaç hale geldi?

Ruhlarımız Yavaşça Çöküyor

Modern çağ bize hızlı internet, akıllı cihazlar, yapay zekâlar getirdi.
Ama birlikte şunu da getirdi: bitmek bilmeyen bir kaygı hali.

Sürekli yetmemek, gecikmek, geç kalmak, eksik kalmak…
Geceleri uyuyamayan beyinler, sabahları uyanamayan ruhlarla birleşti.
Ve bu çöküşü durdurmak için başvurduğumuz şey, ne yazık ki sadece ilaç kutuları oldu.

Antidepresanlar artık ağrı kesici kadar sıradan.
Gülmeyi unutan insanlar, gülümsemeyi hatırlamak için terapilere gidiyor.
Ama tüm bu çaba, bizi iyi etmek için mi?
Yoksa çalışmaya devam edebilelim, alışveriş yapabilelim, sistemin içinde “sessizce tükenebilelim” diye mi?

Bizi Ne Dönüştürüyor?

Bu yalnızca beyin kimyasının bozulması değil.
Bu, adım adım insanlığın ruhsal olarak dönüştürülmesi.

İnsanlar artık duygularını değil, verimliliğini düzenlemek için antidepresan kullanıyor.
Gözyaşını bastırmak, kalp çarpıntısını dindirmek, iç sesi susturmak için ilaçlara sarılıyor.
Ve daha korkuncu, bu "tedavi hali", bir yaşam biçimi olarak normalleştiriliyor.

Kapitalizm, insanı kendine yabancılaştırırken şimdi de onu “rahatsız” ilan edip “tedavi edilebilir müşteri”ye dönüştürüyor.
16 trilyon dolarlık bu proje, ruhumuzu değil, performansımızı düzeltmek istiyor.
Çünkü sistem, mutsuz insanı değil, çalışmayan insanı sorun görüyor.

Bize Ne Olacak?

Bu sorunun gerçek cevabını sadece istatistiklerde değil, çevremizde bulabiliriz:

Kendini anlattığında “yormak istemem” diyen arkadaşta,

Gülüşü donuk kalmış gençte,

“İçim daralıyor ama geçer” diyen annede,

Ya da “iyiymiş gibi yapmayı” öğrenen bizlerde.

Bize ne olacak?

16 trilyon dolar harcanacak ama gerçek iyileşme yaşanmayacaksa,
bu bir tedavi değil, bir dönüştürme operasyonudur.

Ve bu dönüşüm, sessizce değil, ruhumuzun içinden çökerek geliyor.
Geriye sadece şu kalıyor:

“İyi olmayı mı arıyoruz, yoksa sadece ayakta kalmayı mı öğreniyoruz?”

Not: Bu yazı ruh sağlığı tedavisinin önemini inkâr etmeden, sistemin bizi nasıl sürüklediğini sorgulamak için kaleme alınmıştır. Gerçek iyileşme, sadece ilaçla değil, adil, insan onuruna uygun, baskısız ve anlamlı bir yaşamla mümkündür.

YORUM YAZ