İsrail'den İran’a Büyük Saldırı: Üst Düzey Komutanlar ve Bilim İnsanları Öldürüldü
Ekonomi: Halkın Mutfağında mı, TÜİK’in Tablolarında mı İyi?
12.06.2025 - Perşembe 07:40
Günümüz Türkiye’sinde ekonomi, iki farklı dünyada yaşanıyor.
Bir yanda; büyüme oranları, ihracat rakamları, dolar rezervleri ve istatistiklerle süslenmiş bir tablo var. Bu tabloya bakıldığında Türkiye ekonomisi büyüyor, gelişiyor ve istikrara kavuşuyor gibi görünüyor. Bu veri odaklı bakış açısı, ekonomiyi teknik terimlerle tanımlıyor: “GSYH %4,5 büyüdü”, “İhracat rekor kırdı”, “İstihdam arttı” deniyor.
Ancak diğer yanda; market poşetleri, kira kontratları ve ay sonunu getiremeyen milyonların gerçekliği var. Halkın yaşadığı ekonomi, bu parlak verilerle örtüşmüyor. İnsanlar geçinemiyor, umudunu yitiriyor ve yarını öngöremiyor.
Günlük hayatın ritmi, resmi istatistiklerin çok ötesinde bir baskı ve belirsizlik içeriyor.
Enflasyon rakamı düşük açıklansa bile halk markete girdiğinde sepeti dolduramıyor. İşsizlik oranı düştü deniyor ama üniversite mezunu gençler aylarca, hatta yıllarca iş bulamıyor. Maaşlara zam yapılıyor ama aynı anda temel ihtiyaçlara gelen zamlar alım gücünü yerle bir ediyor.
Bu nedenle, ekonomiye dair temel soru artık teknik değil, ahlaki ve siyasal bir sorudur:
Ekonomi kimin için iyi?
İstatistiklerde mi iyiyiz, yoksa halkın mutfağında mı?
Verilerin güvenilirliği, sunum biçimi ve seçilen göstergeler halkın yaşadığı hayatı yeterince yansıtmayabilir. O yüzden, gerçek ekonomik durumu anlamak için sadece bakanlık verilerine değil; halkın sofrasına, çarşıya, pazara, kira tabelalarına ve işsiz gençlerin sessizliğine de kulak vermek gerekir.
Ekonomi sadece rakamlarla değil, insan hayatıyla ölçülmelidir.
